4 Ocak 2010 Pazartesi

NASRETTİN HOCA’DAN İNCİLER

DEKOR: Nasrettin Hoca’nın evi. Karşıda masa sandalye, bir kenarda bir divan. Nasrettin Hoca masaya oturmuş Kuran okur. Başında kavuğu, sırtında cübbesi vardır. Cübbesinin kolları oldukça geniştir. Bir kenarda saz, duvarda Kuranı Kerim kabı asılıdır.. Hanımı divana oturmuş örgü örüyordur.


l. PERDE

Hanım ………. (Kapı çalınır. Hanım kapıyı açar.) Buyurun, bi şey mi soracaktınız?
Yahudi:……… (Yalnız çenesinde sakalı olan biri girer, azınlık şivesi ile
konuşur. Selam verir.) Geciyordum ugradım.
Hoca………….. Hoş geldin komşu. Bir şey mi istiyordun.
Yahudi……….. Para içün gelmemisüm…iste öyle ugramısım…Seni cigneyip gecersem
darilirsin degil mi
Hoca…………. Yok canım, olur mu öyle şey? Tabiy memnun bile oluruz..
Yahudi……… . Bu siralarda elim biraz dardadir. Şu bizim alacak işini de bir sorsak dedim.
Hoca………… Oğul, yoktan yonga kopmaz bilirsin…Allah bana, ben de sana vereceğim.
Yahudi………. (sevinir) Ne zaman olacak?
Hoca ………… (aynı tonda cevap verir) Yakında olacak…
Yahudi………. Ney olacak
Hoca ………… Para olacak
Yahudi……….. Nasıl olacak
Hoca…………. Sana söyleyeyim de ortak çık deel mi? Varmı bende ortak edecek göz.
Yahudi Sen ne iş yapacaksın Hoca efendi? ortak ta olmam, kimesneye de demem
Hoca Dinle Agop Efendi, bizim kapının önünde ki çitin etrafına çalı dikeceğim. Köyün bütün sürüsü, koyunu, keçisi buradan geçecek. Koyunlar çalılara takılır değil mi?
Yahudi Helbette…sürtünmeden geçemez, hatta geçmemeli
Hoca Bak ne eyi bildin. Helbette sürtünüp geçecek. Yünleri çalılara takılacak. Gayri her gün yün toplamakla başa çıkılmaz. Neyse benim Hatun yünleri yumak yumak eğirip, tezgah tezgah gerip, arşın arşın dokuyacak. Ben de elimi öpene satacağım. Doğrusu çok para kazanacağım. Borcumuz da, harcımız da bitecek. Hatta sana ödünç bile verebilirim, ister misin…
Yahudi (Yüzündeki neşe kaybolmuş, sinirinden gülümsüyor gibi dişlerini sıkıyordur)
Hay kurban olsunlar böyle borç ödemege, hatta ödünç vermege…
Hoca İşini sağlam kazığa bağladın. Peşin parayı gördün ya gayri kıs kıs gülersin.
Yahudi Madem bu kadar kolay para kazanacaktın da niye yapmadın şimdiye kadar?
Hoca Kul sıkışmaz sa Hızır yetişmez. Agop Efendi…
(Yahudi kendi kendine bir şeyler konuşarak çıkar)
Hoca…………. Hatuuun….neredesin yahuuu
Kadın Ne var Efandi? Geldim..
Hoca Yoruldun otur da sohbet edelim biraz. Dünya işi bitmez.
Kadın Kadın kısmı oturmaz. Oturursa ev göçer. Aha böyle ayakta dinleniriz
Seni dinliyorum, ne konuşacaksın?
Hoca Ben senin niye oturmadığını biliyorum,
Kadın Niyeymiş?
Hoca sana gidelim dedim ya, gayri ayağın altına gelmez, gözün dışarıdadır.
Kadın ilahi efendi sen aklıma getirmesen hepten unutmuştum. Sahi bir yere mi
gideceğiz
Hoca Babanı özlediğini söylüyorsun. Götüreyim de hasret gider diyorum.
Kadın Sen ‘he ‘ dersen gideriz, niye gitmeyelim.
Hoca ‘Yok’ dersek te gitmeğe çalışacaksın iyisi mi ‘he’ diyelim de yiğitlik bizde
kalsın. Hadi hazırlan da gidelim. (Kadın sevinçten zıplar) Bizim gelenimiz gidenimiz eksik olmaz. Bu gün aldığım eti pişirdiysen getir yiyiverelim de vakitlice yola çıkalım.
Kadın (kıvranır… eti pişirmiş, komşulara yedirmiş, Hocaya ne diyeceğini bilmiyordur.) Eti mi şey pişirmedim.
Hoca Niye pişirmedin Hatun? Sana pişir diye vermedik mi?
Kadın Efendi sorma etin başına gelenleri. Bizim kedi senin ge¬tirdiğin eti kapıp kaçtı. Arkasından koştum ama yetişemedim, Anlayacağın hain kedi senin eti yedi.
Hoca (Hoca sinirlenmiştir, karısıyla beraber çıkar, az sonra içeri girerler. Hocanın elinde çengelli terazi vardır.) Bak Hatun gördün kediyi tarttık. Kedi iki okka geldi. Ben de iki okka et almıştım, etti dört okka. Tarttığımız kedi iki okka geldi. Kedi iki okka ise benim et nerede, bu et ise bizim ke¬di nerede?
Kadın Hocam ben de deminden beri onu düşünürüm..aaa şaşırdım doğrusu…Bu nankör kedide bi iş var. (kapı çalınır, Kadın kapıdan bakar, ) Bir misafir gelmiş içeri alayım mı
Hoca Kapımıza gelmiş misafiri dışarıda mı bırakacaksın Hatun? Bu bizim töremizde nice vardır? Al tabiy, helbette alacaksın.
Kadın Gidecektik ya
Hoca Yahu ne acele edersin? Yazı var kışı var bu işin… Allah’ın günü tükenmedi ya (kadın çıkar, Çoban girer)
Çoban (Hocayla selamlaşırlar. Hoca masaya oturmuştur) Hocam kusura bakma , ben şey sandım, seni yalnız sandım. Yengeynen mişin
Hoca Yok Çoban oğlum, önemli bir şey yapmıyorduk. Nasılsın bakalım oğul…ne var ne yok?. Koyunların keçilerin nasıl. Bir hacetin mi vardı.
Çoban Noolsun Hocam, sağlığınıza duacıyık.
Hoca Bir şey mi diyecektin?
Çoban He ya şey danışacaktım. Sürüyü köprüden geçirirken iki keçi birbiri ile toslaştı, biri suya düştü boğuldu.
Hoca Eeeey
Çoban Eyisi sağlığın. Bunu soracaktım Hocam. Höküm nedir?
Hoca Bunda senin ne günahın var Çoban oğlum. Onlar keçi, keçi gib İnat hayvanlar. Yapma dersin yaparlar…keçi işte inat inadına iş yapar, sonrada düşer ölür. Senin bir günahın yoktur. Hüküm budur.
Çoban Suya düşen keçi senin keçiydi Hocam,
Hoca Haaa o zaman durum başka. Açalım şo kara kaplı kitabı okuyalım bakalım ne yazar?
Çoban Hocam ben okur yazar değilim. Sen oku, ne yazıyo ise, borcumu ödeyim
Hoca Aferin be evladım. Sen bu kadar doğru-dürüst olduktan sonra, sana bir keçi değil, bir sürü feda olsun.. Var get işine, ben keçimi bağışladım. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Canın sağ olsun. Çoban (Hocanın elini öper) Allah senden razı olsun Hocam. Bana eyvallah (çıkar)
Hoca (Kuranı kılıfına koyar duvara asar, kenarda duran sazı eline almış , mızrabı hep aynı tele vurarak dın! Dın! Diye monoton bir ses çıkarırken, içeriye iki komşusu girer.)
l.komşu Ne yapıyorsun Hocam?
Hoca Saz çalıyorum.
l.komşu Ama bu nasıl saz çalma? Herkes sazın öbür tellerine de vuruyor, ne güzel sesler çıkarıyor...
Hoca Onlar, benim bulduğum makamı arayıp bulmağa çalışıyorlar da, onun için öbür tellere vuruyor, bütün tellerle uğraşıp duruyorlar..Daha çok uğraşacak, bulana kadar vuracaklarlar. (Sazı kenara bırakır)Neyse ağalar hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bir hacetiniz mi vardı.
ll.Komsu (cebinden bir mektup çıkartıp, Hoca’ya vermiş) Hoca’m, sana zahmet şu mektubu bir okuyuver.
Hoca (Hoca bakmış, yazı hem okunaksız, hem de Farsça yazıl¬mış. Hoca mektubu getiren kişiye) Bunu siz başkasına okutun.
ll.Komşu (Adam ısrar etmiş) Yahu beni niye başka yere yorarsın? Okuyuver bi dakkada
Hoca Ben Farsça bilmem. Türkçe de olsa yazı okunaklı olma¬dığı için yine okuyamazdım.
ll.komşu Başında kocaman kavuk, üstünde ki şu süslü cübbenle şu mek¬tubu okuyamıyorsun, bir de hocayım diye geçinirsin!
Hoca (Hoca kavuğunu cübbesini çıkarıp adamın önüne koyar) Keramet kavukla cübbedeyse, buyur sen giy, mektubu da sen oku.
ll.komşu Estağfurullah Hocam, ben onu demek istemedim. Şey demek istedim…ben bunları giyemem. Giyersem hoca sanırlar.
l.komşu bi şey sorsalar çuvallar,
ll.komşu peki ben sana sorayım, madem öyle dersin
l.komşu Sor ne sorarsın
ll.komşu De bakalım- Cenazede tabutun önünden mi yürümeli, arkasından mı? (adam Hoca’ya bakar) valla bilmem, neresinde olmalı…)
Hoca İçinde olmayın da, önünden de gitseniz olur, ar¬dından da…
l.komşu Gördün mü ? hoca dediğin şıp diye cevap vermeli ya…demek ki neymiş, tabutun içinde olmuyacakmışın. Hocam akşam sizin evden bir gürültü geldi,
neydi o gürültü.
Hoca O mu şeydi, Benim hatun benim cübbeyi merdivenlerden yuvarlamıştı da onun gürültüsünü duymuşsun.
l.komşu Hocam, boş bir cübbeden bu kadar ses çıkar mı?
Hoca (çaresiz gerçeği söyler) Canım, sen de fazla uzattın. Cübbe yuvarlandı, ama içinde ben de vardım.
l.komşu Zaten ben anlamıştım.
Hoca Madem anlamıştın da neye sorarsın?
l.komşu Nasıl cevap vereceksin diye merak etmiştim.
ll.komşu Epey başını ağırıttık. Kalkalım...
Hoca Selametle…gene gelin…(komşular çıkarlar. Hoca divana uzanır.) Biraz kırgınlık mı oldu, hasta mı oldum, ne oldu. Şurada biraz kestireyim. (içeriye Hocanın hanımı ile bir komşusu girer)
lll.komşu Hocam uyuyor muydun?
Hoca (kafasını kaldırır) Buyurun birşey mi var?
lll.komşu Biraz borç para isteyeyim demiştim.
Hoca Ben uyuyorum! (Hoca horlamaya başlar)
Kadın Hoca uyuyor görmüyor musun (komşuyu alıp çıkar. )
Hoca (az sonra…………..) Hatuuun, (hanımını çağırır. Hanım gelir) Hanım ben çok hastayım. Sen en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
Kadın Ayol hoca delirdin mi sen. Sen bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
Hoca olsun olsun..azrail gelirse belki seni beğenir, benim yerime seni alır götürür.
Kadın olur mu öyle şey?
Hoca olur olur, daha da eyi olur…(kapı çalınır. Hanım kapıya bakar)
Kadın Tanrı misafiri iki kişi geldi. (hoca yerinden kalkar,)
Hoca Buyursunlar. (Misafirler girer. ) Selamlaşırlar…Hoş geldiniz…yolculuk nereden, yel mi savurdu, sel mi attı…uzaktan mı, yakından mı geldiniz?
l.yolcu Tanrı misafiri Hoca efendi
Hoca Anladık Tanrı misafiri…birkaç kere görmüşlüğüm yok ya.
ll.yolcu size bir zamanlar bir tavşan getirmişlerdi ya, işte onların hısımlarını, hısımlarının, hısımlarının, hısımlarıyız.
Hoca Haaaa anladım…Yabancı sayılmayız. O mübarek hayvanın da soyu sopu amma ğenişmiş. Hatuuun, (Hanım girer)Misafirlerimiz uzaktan gelmişler, tavşanın hısımları, amma bizim yakınlarımız sayılır. Karınları açtır. Sofra çıkart…eee buralarda ne hizmet??
ll.yolcu Tavşan işi yaparız Hoca Efendi. Bu tarafa gelmişken size de uğrayalım dedik.
Hoca eyi ettiz. (kadın bir tas, iki kaşık getirir, masaya koyar. (Yolcular) buyurun der.
Yiyin için, kendi malınız gibi, utanmayın.
l.yolcu (yolcular tası kaşıklarlar. Ancak kaşıklarına sudan başka bir şey gelmez. Tasta sudan başka bir şey olmadığını anlayınca ) yenge bu ne çorbası oluyo böyle
Kadın Bu mu şey bize br zamanlar bir tavşan getirmişlerdi ya…işte o tavşanın suyunun suyunun suyunun suyu…
ll.yolcu (yolcular kaşıkları bırakırlar) ya rabbi şür. Hocam b ize müsaade getsek iyi olur
Hoca Müsaade sizin oğul. Kalabilirsiniz de gidebilirsiniz de. Hısım akrabadan başka tavşan işi yapan v arsa söyleyin onlar da gelsinler. O mübareğin suyu da eyü bereketliymiş, herkese yetti, gene de arttı.(yolcular çıkar, arkalarından bağırır)
herkes gelsin…gene gelin, gelin... bizim dergahımız herkese açıktır. bizim herkese yetecek suyumuz vardır..(seyirciye döner) SİZ DE GELİN, GENE GELİN…YÜREĞİNİZDEN SEVGİYİ, YÜZÜNÜZDEN TEBESSÜMÜ EKSÜK ETMEDİK, ETMEZÜK TE…BUNUN İÇÜN HALA YAŞIYORUZ VE SONSUZA DEK YAŞAYACAĞIZ…DEĞİL Mİ HATUN??
(kolunu hanımının omuzuna koyar, seyirciyi selamlar, perde kapanır)













İKİNCİ PERDE


DEKOR: Hocanın evi. Köşede Hoca yatıyordur. İki hırsız girer, sağa sola bakar, çalacak bir şey bulamazlar. Biri kenarda yatan Hocanın yorganına asılır. Hoca çeker, hırsızlar çeker, yorganı alamazlar, bir kavgaya tutuşurlar. Hoca don gömlek kalkar kavgayı ayırmak ister. Bu arada biri hocanın yorganını alır, kaçar, öteki de peşinden gider. Hoca peşlerinden koşmak ister, kapıdan bakar, seyirciye döner,


Hoca yorgan gitti, kavga bitti. Döşeği de alsalardı da yerde yatmasalardı bari…(kendi kendine) Benim evime haram girmemiştir, hırsız niye girdi? yorganın neye gitti… Bu işe aklım ermedi gitti. Helbet vardır bunda da bir hikmet. Zaten kalkacaktı. Sabah olmuş.Gideyim, abdest alayım da sabah namazını kılayım(çıkar. Az sonra elbiselerini giyinmiş olarak gelir. Duvarda asılı olan kuranı alır okumaya başlar.Komşu içeri girer.)
l.Komşu selamın aleykum Hoca Efendi,
Hoca Aleykumusselam, buyur komşu.
l.Komşu bizim tencere sizdeymiş, işi bittiyse onu almaya geldim.
Hoca (içine bir tencere daha koyar, komşuya verir.) Al komşu. Senin tencere doğurdu biliyor musun?
4.Komşu (tencereleri alır) Demek doğurdu…vay canına hiç düşünmemiştim. Demek tencere de doğuruyormuş
Hoca Doğurdu ya…yoksa inanmıyor musun?
4.Komşu (tencereleri kucaklar çıkarken) inanmaz olur muyum sana Hocam. Benim tencerem doğurmuştur, doğru doğru…
Hoca heeh heeh heeeeh…tencere doğurdu…(Kuran okumaya devam eder. Az sonra içeri iki çocuk girer. Hoca kitabı kapatır, duvara asar, çocuklar hocanın elini öperler.) Hoş geldiniz çocuklar. Buyurun, ne dilersiniz benden??
l.çocuk Hocam biz bir şenlik düzenledik, şenliğimize seni de davet etmeğe geldik.
Hoca sağ olun yavrular, niye zahmet ettiniz.
ll.çocuk Ne zahmeti hocam, sensiz şenlik olur mu?
Hoca Be yavrularım, ben zaten şenlik olmuşum. Varın eğlenin siz.
l.çocuk İyiya Hocam sen şenliksin, bütün dünya seninle şenlenir. Biz de seninle beraber şenleneceğiz.
ll.çcuk Hocam arkadaşlarım size bir iki soru sormamı istediler. Sorabilir miyim?
Hoca sor bakalım, aklımız erecek mi. Peşin söyleyim, ben her şeyi bilemem. Bildiğimi bilirim, bilmediğimi öğrenirim. Amma sen gene de sorabilirsin
ll.çocuk Birinci sorum şu: Dünyanın ortası neresi?
Hoca Ohooo, bunu bilmeye ne var? Dünyanın ortası eşeğimin arka ayaklarının bastığı yerdir.
ll.Çocuk Bunu nasıl saptayabildiniz?
Hoca Ben değil, eşeğim saptadı. Halep orada ise, arşın burada. İnanmazsanız ölçün bakın, heh heeh heeeh
ll.çocuk Gök yüzünde ne kadar yıldız var?
Hoca Bu da soru mu, Eşeğimin tüylerinin sayısı kadar. Bunu da eşeğim biliyor. Bazen gök yüzünde yıldız kayıyor ya, işte o anda eşşeğimin sırtından bir kıl kopup düşer. Böylece sayılar eşit tutuluyor.
l.çocuk Hocam senin eşek her şeyi biliyormuş, doğru mu?
Hoca Doğru,
l.çocuk Ama nasıl olur Hocam, o eşşek değil mi?
Hoca Be evladım, her şeyi bilen bir sürü eşek var. Benim eşşek te bilmiş çok mu? Adam olmadıktan sonra neye yarar. Yani anlayacağınız benim karakaçanın ilmi var da irfanı yok.
l.çocuk İrfan ne Hocam ?
Hoca Bunu anlatmak çok zor. Çünkü o öğrenilmez, onun mektebi yok. O ilmin ışığında hareket kabiliyeti kazanmaktır. O yetenektir, o Allah vergisidir. (çocukların yüzlerine bakar) Bak anlamadınız. Şöyle örnekleyelim, Benim eşşek, nerede bir tutam ot, bir avuç arpa bulsa, helal demez, haram demez, yani hiçbir şeyin helaline haramına bakmaz yer. Yer ve Ona hizmet eder. Onun hizmetçisi olur. Beni unutur. Benim kendisine ihtiyacım olduğunu bir türlü akıl edemez. Yani ilmi var da irfan ı yoktur. (komşulardan biri gelir)
Hoş gelmişin komşu…gene bir hacetn vardır fark ediyorum
5.Komşu Hoca Efendi, değirmene buğday götüreceğim. Bugün eşe¬ğini bana ödünç verir misin?
Hoca Evde değil.(Tam o sırada ahırdaki eşek anırmaya başlamasın mı. )
5.Komşu İşte bak eşek ahırdaymış. Ayıp ettin Hocam, bir eşe¬ği esirgedin benden.
Hoca (sesini yükselterek) Yahu sen ne biçim adamsın? Bana mı inanmıyorsun, yoksa
eşeğe mi (komşu çıkar)
ll.Çocuk hocam eşeği komşuya niye ödünç vermedin?
Hoca. Bak evlat, Atalarımız ne demiş, At, Avrat ve silah ödünç verilmez.. Benim atım
olmadığı için eşeğimi at yerine koyuyorum ve ödünç vermiyorum.. Siz de at
avrat ve silahınızı ödünç vermeyin, size bir büyük nasihatimdir
ll.çocu Hocam senin eşeğin kayıp olmuştu buldun mu,
Hoca Buldum ya…
ll.çocu (gülerek) sevindin mi
Hoca Fakirin sevinecek başka neyi var ki..böle eşeğini kaybeder, sonra da bulur sevinir. Heh heheee…(herkes güler. Kapıdan l. Komşu girer) Komşu hayrola gene bir şey mi isteyecektin
4.komşu Hocam bizim tencere sizdeymiş. Sizden tencereyi almıştım ya, yenge gelmiş geri götürmüş. Onu almaya geldim.
Hoca (Kollarını iki yana açmış, üzülerek) Sizlere ömür, tencere ölmüş…başınız sağ olsun.
4komşu Nasıl olur hoca Efendi, tencere ölür mü?
Hoca Ölür ya komşu, niye ölmesin ?
4.Komşu O canlı değil ki, tencere o..
Hoca canlı değil ama geçen gün doğurmuştu, sen de doğurduğuna inanmıştın. Bu gün de öldü. Doğurduğuna inandın da öldüğüne niye inanmıyorsun.
l.komşu ben bu işten bi şey anlamadım..aklım ermedi, neyse…(bozulmuş, eli boş çıkar)
l.çocuk Hocam bu tencere ölümüne benim de aklım ermedi
Hoca heh heeh heeeh…aklını boşa yorma oğul. Aslında tencere gibi cansız varlıklar doğurmazlar, bizim gibi ölmezler de. Onları biz kırar atarız. Bu adamın tenceresi de ölmedi. Öldü dediğim tencere zaten bizimdi.
ll.çocuk Peki niye istedi
Hoca Daha önce tenceren doğurdu demiştim de ona vermiştim. Komşum da ‘Hocam Tencere doğurmaz’ diyip, bırakmadı, bizim tencereyi alıp gitti.
l.coçuk Kendi malı olmadığı halde nasıl aldı da gitti.
Hoca Buna menfaatçilik denir. Bu komşum menfaatine çok düşkündür. Hakkına hiç razı olmaz. Ona bu tutumunun yanlış olduğunu anlatmak için bu dersi verdim. Bizim milletin böyle derslere ihtiyacı var oğul..
Heh heeh heeeh….
l.çocuk Hocam bizim Millet kim oluyor.
Hoca Biz, biz…ben, sen, anan baban, aha bunlar, hepimiz…Bizim gibi düşünen, bizim gibi inanan , yani Müslüman olan, Türk olan
l.çocuk Bizden olmayan var mı
Hoca Ohooo, olmaz olur mu, yetmiş iki buçuk millet var. Onların çoğu ne Müslüman, ne de Türk. Her millet kendi çıkarını düşünür. Aralarında çıkar ilişkisi vardır. Kimse kimsenin dostu değildir. Onlar Çakaldır. Kutu sevmezler. Bi onlar, bi de bizim eşşek kudu sevmez.
l.çocuk Biz kurdu severiz değil mi hocam, niye severiz?
Hoca Kurt asil bir hayvandır. Niye sevmeyelim ki? Bize yol gösterdi, bizi Ergenekondan çıkardı…
ll.çocuk Gene yol gösterir mi?
Hoca Yolumuzu şaşırırsak helbet gösterir.
l.çocuk Hocam bize de çok iyi dersler verdin. Müsaade varsa biz gidelim.(çocuklar kalkar, hocanın elini öper, çıkarlar.)
Hoca Gene gelin,arkadaşlarınızı da getirin…
Ahmet Efendi (oğlunun elinden tutmuş içeri girerler, selam verir) Oğlum öp Hoca Efendinin elini (çocuk öper) Hocam benim mahdum. Senin rahlei tedrisinde bulunsun, önünde diz çöküp okusun diye getirdim.
Hoca Behudar olasın, el öpenlerin çok olsun, gel bakiyim, adın ne senin
A.cemil Ahmet Cemil…
Hoca (eline bir bardak verir, ensesine bir tokat vurur,) al bunu dışarıdaki musluktan bir bardak su getir, sakın kırma haaa(çocuk sendeliyerek çıkar)
Ahmet Hocam, Eti senin, kemiği benim, istediğin gibi talim ettirirsin. Amma çocuğu suya yolladın, bardağı eline verdin, peşinden tokatı yapıştırdın. Bardağı kırmadı, bi suç işlemedi…bağışla beni, aklım ermedi, niye vurdun?
Hoca Ömrün uzun olsun Ahmet Efendi oğlum, Çocuk bardağı kırdıktan sonra vursan neye yarar, sevsen neye yarar? Olan olmuştur. Amma bardağı kırmadan tokat yerse, bi daha suç işlemeyim diye dikkat eder.
Ahmet Hay aklınla bin yaşa Hocam…(Çocuk suyu getirir, Hoca suyu içer, içeriye kavga eder gibi iki köylü girer)
Kerim Görürsün kim haklıymış
Ekrem Asıl sen göreceksin kimin haklı olduğunu
Hoca Bırakın tartışmayı, anlatın bakalım mesele neymiş? (Kerim ile Ekrem, aralarında tartişmayı sürdürürler) Ya çıkın dışarıda meselenizi halledin, ya da ben çıkayım siz bir birinizi yiyin (kalkar dışarı çıkmak üzereyken tutar, zorla oturturlar….Gene tartışmaya başlarlar, hoca gene kalkar, otuttururlar… ) Mesele nedir anlat bakayım
Kerim Anlatayım
Ekrem Hayır ben anlatayım, tarlayı ben sattım.
Kerim Amma tarlanın yüzünü sattın.
Ekrem Tarlanın yüzü astarı olur mu Hocam, tarla tarladır.
Hoca Ben daha heç bi şey anlamadım. Hele siz biraz daha cebelleşin
Kerim Doğrusunu söyleyeceksek, ben de bi şey anlamadım.
Ekrem Sanki ben çok şey anladım….
Hoca Yahu çapraşık işler hep beni mi bulur?
Ekrem Bazen da beni bulur. Sözün kısası şu, ben bu adama bir tarla sattım. Tarladan bi küp altın çıkmış Hocam, bi küp altın.
Kerim Altını ben buldum. Bu adam bana satmıştı, Sarı Öküz…
Hoca Peees doğrusu…siz adamı çıldırtırsınız. Küpe gel küpe, öküze ne oldu? Her şeyi bir birine kattınız..çorba oldu…
Kerim Altınlar çorba mı oldu? Ne olursa olsun ben istemem..
Ekrem Ben hiç karışmam
Hoca Yahu şu küpü bi daha açın bakalım, sözü ne dolaştırıp duruyorsunuz?
Ekrem Valla Hocam ben tarlayı sürüyordum, benim sarı öküz,
Kerim Öküz de senin
Ekrem Benim amma beni heç diynemez, kafasına eseni yapar.
Hoca Bi küp altını öküze mi bıraktınız yoksa
Ekrem Öküz de almadı
Hoca Şimdi nerede?
Ekrem Orada, bu adamın tarlasında.
Kerim Niye benim miş, ben orayı sana sattım, senin tarlan.
Hoca Bırakın bu boş lafları, küpü öküze bırakmak olur mu?
Kerim Hocam, sözün kısası şu, ben bu tarlayı bu adama sattım. Adam tarladan bir küp altın çıkarmış. Gelmiş bana diyor ki o tarla senindi, bu altınlar da senin diyor.
Hoca (Erkeme)Sen ne diyorsun
Ekrem (Elyle reddeder) Allah vermesin. Bu yaştan sonra gusağıma haram girmez, haşa…ben istemem
Hoca Haklısın…(Kerimi işaret ederek)
Kerim Benim olmayan bir şeye ne hakla el sürerim. (elini kalbinin üstüne koyar) Buramda Allah var. Bu adam altınları almadı. Ben de gidip Hoca’ya soralım dedim. Annıyacaan Hocam sana danışmaya geldik. Hüküm nedir, deyiver…
Hoca (Ellerini kaldırır) Rabbim, sen nelere kadirsin…Başka birileri olsa, bir altın için birbirinin gözünü oyar. Allah bir küp altın vermiş, benim asil milletimin bu mübarek insanları ‘benim hakkım değil’ diyip elinin tersi ile itiyor… Siz ne asil insanlarsınız. Sen de haklısın kardeşim,
Kerim Haksız olan kim
Hoca Sari öküz…haksız olan sarı öküz.(Erkemle Kerim birbirlerine bakarlar, Hoca konuşmaya devam eder) senin neyine yarar bu altınlar be meret, neye altınla uğraşırsın..Sen çiftini sür, yemini ye, suyunu iç, şini gör…
Gidip küpü öküzden küpü alalım.. Şöyle taksimat yapacağım. Sen bulduğun içün bir miktar sana, Bu adam tarlasını sana satmış, bu tarla eskiden onunmuş, altınlarda onunmuş, şimdi onun değil. Amma bir miktar altın onun da hakkı, onun hakkını da vereceğiz. Kalan altınları, küpüyle beraber ; Memleketin en ücra köşesinde ki yetimin başını okşayan, kimsesize sahip çıkan, yoksulu doyuran, yaşlıyı kayıran, yediren içiren, giydiren, doktor ve ilaç veren…Dünyanın bir ucundan öbür ucuna, insanların diline, rengine, dinine bakmadan yardıma koşan TÜRK KIZILAYI’na bağışlıyoruz…
Kerim Bu Kitaba göre midir?
Hoca Hem de Kitabın tam ortasındandır, Hadi kalkın, küpün başına bir iş gelmeden sahip çıkalım..(hep beraber çıkarlar)

Nurettin GÜLDEN
Çatalca - 1977

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder