27 Şubat 2010 Cumartesi

SAĞLIK OLSUN

ÖMRÜ UZATAN 20 GIDA
Meyve ve sebze ağırlıklı listede yer alan gıdalar yaşlanma sürecini yavaşlatıyor, hücreleri koruyor. Hücre ölümlerini engelliyor. Tamamı polifenol olarak bilinen doğal kimyasallar açısından zengin olan bu gıdaların, kalp krizine karşı koruma da dahil kronik hastalık riskini Ortadan kaldırıyor VE sağlığa birçok faydası bulunuyor.

İşte o gıdalar...

1-Elma
2-Böğürtlen
3-Siyah çay
4-Yaban mersini
5-Brokoli
6-Kepek
7-Kiraz
8-Domates
9-Kahve
10-Kızılcık
11-Siyah çikolata
12-Yeşil çay
13-Portakal
14-Şeftali
15-Erik
16-Ahududu
17-Kırmızı üzüm
18-Kırmızı soğan
19-Ispanak
20-Çilek

ÖMRÜ UZATAN ALIŞKANLIKLAR

Bu konuda size daha faydalı olacağına inandığım, Amerikada çeşitli tv. Kanallarında sağlık proğramları yapan Dr. Mehmet Öz’ün önerilerini aldım.
Bu önerileri alışkanlık haline getirip, Sağlığınızı korumalısınız...

1.Adım: Kalbinizi pompalayın; bol hareket edip kalori yakın Aslında vücudunuz doğal bir yağ yakıcısıdır. Her zaman kalori yakarsınız… Bahçenizle ilgilenirken, kitap okurken ya da banyo yaparken bile kalori yakarsınız.Fakat sağlıklı olmak için fiziksel egzersiz yapmanız şarttır.

2. Adım: Gerekli ölçümleri(Tahlilleri) düzenli olarak yaptırın Ölçüm yaptırdığınızda çıkacak sonuçlardan korkuyorsanız bile, yine de gerekli testleri yaptırmayı ihmal etmeyin. Bu testlerin sizin sağlığınızın değişmez bir parçası olduğunu kabul edin.

3.Adım: Çevrenizde iyi ve güvenilir dostlarınız olsun Strese ve depresyona karşı
kendinizi koruyun, olumsuz düşüncelerden uzak durun, kronik stres kalbin en önemli
düşmanıdır

4. Adım: Kalbinizi doğru besleyin; haftada bir kez balık yiyin Günde en az bir avuç
fındık, fıstık ya da ceviz yiyin. Zeytinyağı ve balık yağı damarlarınızı temizlemek ve iyi huylu kolesterolü yükseltmek için bire birdir.
Üzüm, kızılcık, soğan, domates ve portakalda bolca bulunur. Düşmanlarınızı tanıyın,
yağlı etten, tam yağlı süt ürünlerinden ve fast food türü gıdalardan
uzak durun.

5. Adım: Akrabalarınızla görüşmeyi ihmal etmeyin Böylelikle, hem akrabalarınızla vakit geçirir hem de onların da şikayetçi olduğu genetik rahatsızlıkları öğrenebilirsiniz.

6. Adım: Ecza dolabınıza Aspirin ekleyin Erkekler 35, kadınlarsa 40 yaşından itibaren kalp rahatsızlarından korunmak için her gün bir tane Aspirin alabilir. Bedeninizin ihtiyacına uygun bir multivitamin de takvim yaşınızdan altı yıl daha genç kalmanızı sağlar. Magnezyum, kalsiyum, C, E vitaminleri ve potasyum açısından zengin multivitaminleri tercih edin.

7. Adım: Düzenli olarak uyuyun. Düzenli uyumaya özen gösterin. Araştırmalar kadınların günde yedi – sekiz, erkeklerin sekiz – dokuz saat uykuya ihtiyaç duyduklarını ortaya koyuyor.

8.*Hergün kendinize şükredecek birşeyler bulun.

*Hazır gıdalar, rafine edilmiş ve işlenmiş besinler, unlu mamüllerden uzak durmalısınız.
*Hidrojenze kızartma yağları ile yapılmış gıdalar yüksek oradan toksik maddeler içerdiğinden dolayı uzak durmalısınız.
*Posalı meyveleri, soya fasülyesini, brokoli ve lahanayı sık sık tüketmeye çalışın.
*İnsanlara gülümsemekten çekinmeyin. Bu sayede siz ve karşınızdakiler kendilerini daha iyi hisseder.
*Negatif düşünmeyin, pozitif yönlere dikkatinizi vermeye çalışarak stres ve sinirden uzaklaşın.

26 Şubat 2010 Cuma

ŞEKER HASTALARI İÇİN ŞİFALI BİTKİLER

ŞEKERLİ HAYATALAR
Şeker hastaları, mahrumiyet diyetine mahkûm hastalar değildirler. Üstelik diyabet, iyi tedavi edildiğinde, beslenme kurallarına uyulduğunda, ömrü 10 yıl uzatan bir hastalıktır.
Bu diyete “yeşiller ve bakliyatlar DİYETİ,Yahut
Glisemik İndeks DİYETİ” denir.

Yeşil Bakliyat :Mevsiminde Tüketilen Sebze ve mevyelerdir.
Glisemik İndeksi:Bir gıdanın kan şekeri seviyesindeki etkisinin ölçüsüdür.
Glisemik indeksi düşük gıdalar daha az insülin salgılanmasına sebep olurlar. Bunun için Glisemik İndeksi düşük gıdaların tüketilmesi tavsiye edilir.

Şeker Hastalarının diyetinde dikkat edecekleri en önemli gıdalar;
şekerin her nevî, tatlılar, pastalar, hamur işleri, katı yağlar, makarna ve baldır.
Bu gıdalar kolay hazım oldukları işin sür’atle kana karışırlar ve kanda ki şeker miktarını anî olarak artırırlar.
Sebze ve meyveler daha yavaş olarak kana geçer.Bunun için az sakıncalıdır.

Bu rejimi yapan bir insan ortalama 1600-1700 kalori alır. Bu diyetle hem kilo almaz hem de sağlıklı beslenmiş olur. Onun için bu diyet bir açlık diyeti değildir.
Diyette önemli olan muntazam yemektir. Öğün aksatılmamalı, 3 ana öğün, 3 ara öğün ile beslenmelidir. Öğün sayısı artarsa insüline olan ihtiyaç azalır. Bu diyetteki öğünler hastanın alacağı ilacı veya yapacağı insülini karşılayacak ölçüdedir.

Düzenli ve sürekli bir şekilde ,ilaç alıyormuş gibi egzersiz yapılmalı. Sıkı bir programa oturtmalıdır. Merdiven tırmanmak ve Yürüyüş yapımak hem kolay, hem de önemli egzersizlerdir. Günde en az 30-45 dakika yürümeli…


Günlük Tüketilecek Yağ, Et, Peynir ve Karbonhidrat Miktarları:
a.Yağ……………..70-80gr/gün
b.Et………………250-300gr/gün Tercihen beyaz et alınmalı.
c.Yağsız Peynir Limitsiz yenir…
d.Nişasta, karbhid.… 250gr/gün

Sağlıklı Beslenme’ nin üç Ögesi
Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan Eenerji
a. Karbonhidrat,
b. Protein,
c. Yağınlardan sağlanır.

Karbonhidratlar
Şeker, tatlı, ekmek, tahıl, meyve, sebze, süt ve yoğurt gibi besinlerde bulunan karbonhidratlar enerji ihtiyacımızın çoğunu karşılar. Bunların bir kısmı kan şekerini hemen yükseltirken bir kısmı daha yavaş yükseltir.
Sağlıklı beslenmek için 2'nci grup karbonhidratlı yiyeceklerden yüksek posa içerenler tercih edilmelidir.
Nişasta suda çözümlenemeyen, kompleks bir karbonhidrattır. yemek yapımında sıvıları koyulaştırmakta kullanılır. Çoğunlukla tahıllardan ve patatesten elde edilen tatsız ve kokusuz bir tozdur. Bitkiler tarafından fazla glikozu depolamak için kullanılır. Birkaç bin glikoz monomerden oluşabilen bileşimleri vardır...
Şeker hastalığının tedavisinde Nişasyta-karbonhidratlı gıdalar önemlidir. Bunların içinde ki vitaminler şekerin yanmasında ve yeniden teşekkülünde önemli rol oynarlar.

Pratikte beslenme bakımından nişastaları dört gruba ayrılır:
*Sebze -meyvelerde, yumurta büyüklüğünde beş-altı meyve/günde).
*Ekmek-unlular, 300 gram esmer ekmek (altı dilim ekmek/günde)
*Patateste. 250 gram patates, Patates aynı zamanda en mühim C vitamini kaynağıdır/gün
*Sütte ve keyf maddelerinde de bulunur. Süt: 250 gram sütte 12 gram nişasta vardır.
Sebzede: Nişasta miktarının rejimde hesaplanmasına gerek yoktur. Ortalama olarak günde iki defa 500 - 750 gram verilir.

Yağlar
Zeytin, ayçiçeği, gibi bitkisel ürünlerden ve et süt yumurta gibi hayvansal ürünlerden elde edilen yağlardır.
Yağlar; yüksek enerji veren besin öğeleridir. Besinlerde günlük alınan yağ ve kolesterol miktarının fazlalığı, şişmanlığa ve kalp hastalığına sebep olur.

Vücutta yağ şekere, şeker yağa dönüşür. Mesela hasta diyor ki "Ben hiç şeker yemiyorum ama kan şekerim yükseliyor. Bakıyorsunuz ki hasta yağı fazla miktarda tüketiyor. Organizmamızda bu maddeler parçalandıkları zaman bir kısmı kolesterole, bir kısmı da şekere dönüştürür. Çok fazla yağ yiyenlerde bu yağ şekere dönüşür ve şekeri yükseltir. Çok fazla şeker tüketen kişilerde de kolesterol oranı artar.

Yemeklerde katı yağ yerine sıvı yağ (zeytinyağı ve ayçiçeği, mısırözü, soya yağı kullanılmalı, mümkün olduğunca da yağ miktarı azaltılmalıdır. Etli, kıymalı yemeklere yağ ilave edilmemeli.

Proteinler
Et, süt, yumurta, peynir gibi besinlerde bulunur. Proteinler vücudun büyümesi, gelişmesi ve yıpranan dokuların onarılmasında önemli rol oynar. Şeker problemi olanlar gereğinden fazla proteinli besin almamalılar..


Meyve Tüketimi

Günlük olarak vücudumuzun ihtiyacı 5 -6 porsiyon meyveyi tüketmektir. Buna göre listeden istediği meyveleri seçerek karşısında ki miktar kadar meyve tüketebilir.
BİR porsiyon meyve olarak tüketebileceğimiz besinler ve miktarlarının listesi:

* Elma : 100 gr (1 orta boy)
* Portakal : 100 gr (1 orta boy)
* Mandalina : 135 gr (2 küçük boy)
* Kayısı : 100 gr (3-4 adet)
* Muz : 60 gr (1 küçük boy veya yarım)
* İncir : 50 gr (1-2 adet)
* Kiraz : 75 gr (12 adet)
* Vişne : 80 g (14 adet)
* Greyfurt : 100 gr (1 orta boy)
* Üzüm : 90 gr (15 iri tane)
* Yeni dünya : ( 6 adet)
* Kırmızı erik : 50 gr (2-3 adet)
* Yeşil erik : 100 gr (10 adet)
* Çilek : 100 gr (12 adet/1 çay bardağı)
* Şeftali : 140 gr (1 orta boy)
* Armut : 100 gr (1 orta boy)
* Ayva : 100 gr (1/4 orta boy)
* Nar : 75 gr (1/2 orta boy)
* Kavun : 150 gr (1/8 orta boy kavun)
* Karpuz : 200 gr (1/8 orta boy karpuz)
* Kivi : 75 gr (1 adet)
* Ananas : 75 gr
* Kuru incir : 15 gr (2 adet)
* Kuru kayısı : 20 gr (3 adet)
* Kuru üzüm : 20 gr
* Kuru erik : 25 gr
* Portakal Suyu : 1 çay bardağı
* Greyfurt Suyu : 1 çay bardağı
* Nar Suyu : 1 çay bardağı
* Vişne Suyu : 1 çay bardağı
* Üzüm Suyu : ½ çay bardağı
* Elma Suyu : 1 çay bardağı
* Havuç Suyu : 1,5 çay bardağı

Muz, incir, hurma, kavun ve üzümün gibi meyveler ile Beyaz ekmek ve makarna gibi rafine nişastalar özellikle tehlikelidir. glisemik indeksleri yüksektir.

*Yemeklere az miktarda eklenen Tarçın kandaki şeker düzeyini düşürür. Çaya katılan bir tarçın kabuğunun bile insülin değerini iyileştirdiği ve günde 56 gr çekilmiş tarçını yemeklere karıştırmanın faydası olduğu bildirilmektedir.
Isırgan Otu
*Karadut, yer elması, ayı üzümü, maydanoz, enginar yaprağı, burçak, kereviz, patates, ısırgan otu, soğan, mersin ve tere otu yenir, süt, limon suyu, kekik, havuç suyu, Ispanak, kuşkonmaz, lahana, mantarlar, enginar, salatalık, domates, kuzukulağı, kabak, turp, kırmızı turb, Az sirke, tereyağ veya limonlu taze salata. taze bezelye, taze fasulye, şalgam, havuç, pancar, lahana, her zaman, hiç çekinmeden yiyilebilen besinlerdir.

ilk pişme suyu dökülmeli. Bu sebzelerin bir kısmı çiğ olarak, salata halinde tüketilir. Böylece İçinde ki vitamin ve mineraller muhafaza edilmiş olur

**Diabet – Şeker hastalığı ve bitkisel tedavisi için, ekşi yoğut ile birlikte cacık tüketilebilir
Tere Otu

İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler. Solucanları öldürür ve şişmiş dalağın şişini indirir, idrar söker.Cinsel arzuları artırır. Sinirleri yatıştırır. Sigaranın zararlarını azaltır. Kansızlığı giderir ve kanı temizler. Ayrıca karaciğer hastalıklarında da faydalıdır. Bronşları temizler, öksürük söktürür.


ŞEKER DÜŞÜRÜCÜLER

Karahindiba Otu

Karahindiba çayı yapılır
Isırgan Otu Çayı yapılır
Kudret Narı

Kudret Narı: Zeytinyağında 6 ay bekletilen Kudret Narı her sabah bir çorba kaşığı tabağa konularak, 1 çorba kaşığı süzme balla karıştırılarak aç karna yeniliyor .


Kudret Narı

***Defne Yaprağı Çayla kür yapılır
Karnabahar.
Kuru fasulye.
Salatalık.
Pancar,
Zeytin,
Zeytinyağı,
Fındık,
Ceviz
Badem,
Şalgam.
Soğan
Sarmusak
Yulaf
Kereviz
Lahana
Kuş Konmaz
Böğürtlen
Kekik
Tere Otu





EKLEM-ROMATİZMA-KIKIRDAK AŞINMALARINA İYİ GELENLER


Karahindiba:Yaprakları haşlanır, çayı demlenir…
Karakafes Otu Lapa kompresleri yapılır…

Karakafes Otu

Harpago otu Çayı…4-8 saat demlenir
Kırmızı biber
Kara Lahana
Isırgan
Atkuyruğu
Kekik OTU

Kan şekerini hızlı yükselten besinler:
Şeker, bal, reçel, pekmez, meyve, meşrubatlar, çikolata gibi şekerli besinler


Kan şekerini yavaş yükselten besinler:
Düşük posalılar: Beyaz ekmek, un, pirinç, makarna, patates Pasta, kek, kurabiye gibi hamur işleri "Kendimi tutamadım pasta yedim" diye hastaya "Hiç telaş etmeyin" diyoruz. Bir öğün bir şey yemek kan şekerini iki saat veya üç saat süreyle 50-40 miligram yükseltir. Bir süre sonra da bu yükselme düşer. Ama eğer hasta şekerinin çabuk düşmesini istiyorsa yarım saat yürümesi yeterlidir. Hızlı adımlarla yapılan bu yürüyüş yediği yemeğin kalorisini yakmasına ve şekerinin hemen düşmesine neden olur.

Diyabetin kontrolünü bozacak besinler
• Alkollü içecekler ve gazoz, Fanta, kutu meyve suları gibi meşrubatlar
• Sucuk, pastırma, yağlı et, tavuğun derisi, içyağı, kaymak, krema gibi bütün yağlı yiyecekler
• Kızartılmış, NBBeyaz ekmek ve makarna gibi rafine nişastalar özellikle tehlikelidir.UHJUJHÇduğu bilinmeyen hazır gıdalar
• Önerilmemiş olan her türlü yiyecekler

Ölçüsüz kullanılabilecek besinler

Çay, kahve, ıhlamur, adaçayı, maden suyu, yağsız et suları, sirke, salça, hardal, N B her çeşit baharat ve suni tatlandırıcılar.
Yüksek posalılar: Kepekli ekmek, bulgur, baklagiller, sebzeler
________________________________________

Örnek DİYABET LİSTESİ
Sabah:
2 dilim (60 gr.) ekmek, 1 bardak çay veya süt, 1 dilim (50 gr.) beyazpeynir, zeytin, bol miktarda domates, salatalık.
Saat 10.00:
1 meyve (150 gram)
ÖĞle:
2 ince dilim ekmek, 1 porsiyon et, balık veya tavuk (150 gr.) bol sebze, salata, yoğurt, bir meyve.
Saat 15.30:
2 tane grisini, çay
AkŞam:
2 dilim ekmek, 1 kâse çorba, et, tavuk veya balık (150 gr.), bol sebze ve salata.
Yatarken: 1 bardak süt

NOT: Bu bir hastanın normal beslenmesi için yeterlidir. Haftada iki gün bu diyete 1 tabak pilav veya makarna, patates, kurufasulye, mercimek, nohut da ilave edilebilir. Ancak bu yemekler hangi öğüne ilave edilirse o öğünde ekmek yenmemeli.

Sebze Salataları

Semizotu Salatası
• 200 gr semizotu
• Bir avuç ceviz içi (irice dövülmüş)
• 1 yemek kaşığı Erzincan tulum peyniri
• 5-10 adet cherry domates
• Zeytinyağı
• Nar ekşisi
• Tuz

Havuç Salatası
• 3 adet körpe havuç
• 4-5 dal maydanoz
• 1 adet limon
• 1 kahve fincani zeytinyağı


Peynirli & Yeşil Soğanlı Salata
• 3 adet büyük domates
• 2 adet uzun salatalık
• 1 orta boy yeşil soğan
• 1 kibrit kutusu kadar taze beyaz peynir
• 1 tatlı kaşığı kadar limon suyu
• Tuz ve karabiber (az miktarda)
• Reyhan ve küçük dometes (süslemek içi


Tulum Peynirli & Cevizli Salata
• 2 adet domates
• 2 adet çarliston biber
• 2 adet badem salatalık
• 2 yemek kaşığı ceviz içi, robotta hafif çekilmiş
• 2 yemek kaşığı Şavak Erzincan tulum peyniri, ezilmiş
• 1,5 yemek kaşığı nar ekşisi
• 1,5 yemek kaşığı zeytinyağı
• Tuz



ÇAYLAR

*Enginar yaprakları, Ceviz yaprakları ve maydanoz karıştırılarak kaynatıldıktan sonra günde 1 su bardağı içilebilir.
*Ekşi nar, dağ eriği (çakal eriği) ve limon tüketilmelidir
**Salatalık şekeri dengeler ve karaciğeri serinletir. Bol bol salatalık tüketin
** Bir miktar tere otu yıkanıp, temizlendikten sonra nemli halde mikserden geçirilip bir tülbent yardımıyla sıkılıp elde edilen özsuyu yemeklerden önce bir çay bardağı suyun içine beşer damla damlatılarak içilir.
** Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış kereviz katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir
** Bir litre suyun içine altı-yedi yaprak lahana katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay fincanı içilir.
** Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış zeytin yaprağı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün ikişer çorba kaşığı alınır.
** Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış ceviz yaprağı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay bardağı içilir..
** İki litre soğuk suyun içine iki avuç ince kıyılmış çoban üzümü yaprağı katılıp on iki saat bekletilmesinin ardından bir lit¬resi kaynatılır ve soğuk yansıyla karıştırılır. Günde üç öğün bi¬rer çay bardağı içilir.
** Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış enginar yapra¬ğı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç Öğün tok kamına birer çay fincanı içilir
*** Üçer silme yemek kaşığı (hepsi ince kıyılmış veya havan¬da dövülerek ezilmiş) karanfil kökü, parmak otu birer silme ye¬mek kaşığı çoban üzümü, böğürtlen yaprağı iki silme yemek ka¬şığı kurutulmuş yeşil fasulye kabuğu, katılıp iyice karıştırılıp harman edildikten sonra; bir su bardağı kaynar suyun içine bir çay kaşığı bitki harmanı katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün birer su bardağı içilir. Çoban üzümü yapraklan meyvelerin olgunlaşmasından önce toplanmalıdır.
* Bir litre ılık suyun içine ince kıyılmış 2-3 baş soğan katı¬lıp sekiz saat bekletildikten sonra süzülerek günde üç öğün ye¬meklerden önce birer çay fincanı içilir.
** Bir su bardağıı kaynar suyun içine ince kıyılmış birer çay ka¬şığı kekik ve tarçın katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendik¬ten sonra süzülerek sabah kahvaltısından yarım saat önce içilir.
* Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı atkuyruğu katılıp demlenmesi için kısa bir süre beklendikten sonra süzülerek günde üç öğün yemeklerden önce birer çorba kaşığı içilir.
* Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış kuşkonmaz katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün birer çay bardağı içilir. İyi bir diyet besini olmasından ötürü kuşkon¬maz direkt olarak da yenilebilir.
*** Bir litrelik beyaz şarabın içine çok ince kıyılmış iki avuç pırasa (yeşil uç kısımlan) katılıp ağzı sıkıca kapatıldıktan sonra bir tam gün boyunca bekletilir. Temiz bir şişeye süzülmesinin ardından günde iki kez, sabah ve akşam birer çorba kaşığı içilir.
* Bir litre suyun içine bir avuç ince kıyılmış böğürtlen yap¬rağı katılıp kaynatılmasının ardından süzülerek günde üç öğün tok karnına birer çay fincanı içilir..
* Her gün kavrulmuş fıstık yenir.
* Taze salatalık veya havuç suyu sıkılarak içilir limitsiz.Deve Dikeni

*1 yaprak, 1 küçük kök yada 3 tutam tohumu 1 litre suda birkaç dakika kaynatarak günde 3 defa yemeklerden önce 1’er çay bardağı içilir.



Acilen yakmalıyım sensizliği, yüreğimin sobasında, cayır cayır
ve
Bir daha sensiz kalmamalı, yada...Sensiz kalmayı öğrenmeliyimmmmmmm.

ÖLÜMÜN FARKLI YOLLARI VAR !!!

ÖZELEŞTİRİ

Sigara içen kişinin akciğerlerinin ne hale geldiğinin resmidir
Sigara öldürür mü?...Sigaranın zararları nelerdir?...bu konularda çok söze gerek yok,
Bu bloku görenlere tek sorum var, hala içiyor musunuz?...

Size üç ayrı Akciğer resmi göstereceğim.Üçüncü ciğerde hiç AK'lık kalmış mı, iyi bakın....ibret alın...

Bu hiç sigara içmeyen'in ciğeri
BU Yarı Ömrünce Sigara İçenin ciğeri



Akıl hastanesine bir akıl hastasını getirmişler. Hastalığı duvarda delik açıyor, gözünü deliğe dayıyor, günlerce o deliğe bakıyor. Doktor hastasını gözetlemiş, sonra kenara çekil, bir de ben bakayım, demiş. Deliğe gözünü yanaştırmış, bakmış, bakmış, hastaya dönmüş,
-bu karanlık delikte ben hiç bir şey göremedim, Sen ne görüyorsun, demiş.
Hasta,
-doktor bey, ben elli senedir bakıyorum, bir şey görmedim, sen bir bakışta mı göreceksin, demiş!!!...

Bu da 50 sene Sigara içenin ciğeri...delinin deliğe bakması gibi....CİĞERİNİ ne hale getirmiş.

19 Şubat 2010 Cuma

ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ

BENİ AĞLATTI

1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD’ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında. İngilizce konuşuyorum. Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız? Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan torbası da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim. Siz Türk müsünüz?

Kaşlarını yukarıya kaldırarak "Hayır" manasına işaret yaptı. Ama ben hala merak ediyorum: Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir? "Aldırma işte öylesine bir şey dedi. Ben yine ısrarla dedim ki: “Fakat benim için bu bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...” Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:

“Siz Türk müsünüz?” “Evet Türk’üm” İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı:

“Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var Türkiye’de, orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben Anzak’tım Avustralya Anzaklarından ... İngilizler bizi toplayıp dediler ki: Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar.
Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir. Biz de inandık sözlerine vaatlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık. ”Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu: “Bizim beynimizi yıkayan İngilizler, Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale’ye sevk ediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır’a getirdiler o zaman Mısır’da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi. Ondan sonra da bizi alıp Çanakkale’ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler, geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman... Her taarruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi, Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer barbarlıktan değil, kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Bunu nereden anladığımı söyleyeyim. Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim.”


Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı. Devam etti:

“Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm. Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana hiç de öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. iyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki, kendi kendime:

Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler. Ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla "Yazıklar olsun bana" dedim." Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum. Niye savaşmaya gelmişim. Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış" diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce..... Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. işte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte”

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: “Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya’dan Amerika’ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle

"Bana adınızı söyler misiniz? dedi. "Ömer" cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu:

Peki niçin Ömer ismini, vermişler sana ? Babam müslümanların ikinci halifesi isminden ilham alarak bana Ömer adı vermiş.

Yahu senin adın müslüman adı mı?

Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı, birden doğrulmak istedi. Ben mani olmak istedim. Israr etti. Ama niye ısrar ediyordu? İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:

“Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun.
ÇANAKKALEDE BÖYLE SAVAŞTILAR
"Olsun. Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu?" Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için , soramadığı için konuşamıyormuş.

Tabii dedim müslüman olmak çok kolay. Sonra kendisine imanın ve islamın şartlarını anlattım. Kabul etti. Hem kelime-i Şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu. Yaşlılık bir yandan, hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı islamiyete olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı... Mırıldandı: Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah’ımı ansam olur mu?

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk’ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalaşmıştı. Müslüman olmuştu. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti.

Beni yalnız bırakma olur mu?

Ne gibi Ömer amca?

Ara sıra gel de bana islamiyeti anlat! sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum . Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum.

"Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!" Dedim ki içimden "Bizim Ömer amca galiba yolcu?" hemen yukarı çıktım.

Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile, koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum. Kendisine kelime-i şahadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i ruh etti....

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu.

"Ne yalan söyleyeyim, ağladım.

9 Şubat 2010 Salı

NOSTALJİ

KIZKULESİ PLAJI

Cem'in bana gönderdiği 1937 tarihli, Üsküdar Salacak'ın bir resmi
beni çok duygulandırdı. Çok beğendim, siz de göresiniz diye buraya koydum.

Göreceğiniz fotoğrafın üç anlamı var,

1- 70 yaşın altındakiler o plajı görmediler...Çünkü orası şimdiye kadar bilmem kaç kez asvatlanmış önemli bir çift yol.

2- Bu fotoğrafın yabancı bir kartpostaldan alındığı anlaşılmaktadır.
zira o tarihlerde ne yazık ki ülkemizde kartpostal basımı yapılamıyordu,

3- Üçüncüsü ise fotoğrafın altındaki yazıdır.Yazı iyi çıkmamış okunamıyor. Orada (LE TÜRKİYE KEMALİST-AĞUSTOS 1937 yazıyor) Bu yabancı o tarihte Türkiyenin yüzünün değiştiğini görüyor ve bunu da Mustafa Kemal'in başardığını not düşüyor. Doğru tesbit.

4 Şubat 2010 Perşembe

FIKRA GİBİ...

YENİ OKUDUM, SİZİN İÇİN BURAYA KOYDUM

Yaşlı bir Anadolu köylüsü tek başına yaşadığı ve eskisi gibi tarlada çalışamadığı için çok dertliymiş. Susuz geçen bir yılın ardından, toprak taş gibi olduğundan, alnının teri ve büyük fedakarlıklarla okuttuğu ve tüm beklentilerini aşarak üniversite rektörü olan tek oğlu da Ergenekon 41.inci dalgadan dolayı tutuklanıp, cezaevine götürüldüğünden dolayı çok mutsuzmuş. Eşi de vefat edeli neredeyse bir ay olmuş. Sonunda dayanamamış ve 45 gündür suçunun ne olduğu bilinmemesine ve açıklanmamasına rağmen cezaevinde yatan oğluna çaresizlikten bir mektup yazmış.


Sevgili oğlum Mustafa,

Çok üzgünüm. Annen vefat ettiğinden beri onsuz hayatımın bir tadı yok. Seni alıp götürdüklerinden beri de seni çok arıyorum. Üniversitende olduğun zamanlar bile telefondaki sesini arıyorum. Bu yıl galiba felaket geçecek. Toprak o kadar sert ki, toprağı kazamıyorum ve bu yıl hiç bir ekin ekmem mümkün görünmüyor. Gerçekten artık baban çok yaşlandı. Biliyorum ki elinde olsa yanıma gelip tarlamı kazmama yardımcı olurdun. Tıpki eski günlerdeki gibi. Sakın dert etme oğlum, yaşlı bir adam sadece boş, boş şeyler yazıyor o kadar. Sen kendine iyi bak, cesur ol, ve isminin nereden geldiğini de asla unutma.


Sevgilerinle, Baban

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup gelmiş.

Sevgili Babacığım,
Sakın tarlayı kazma. Bütün cesetleri oraya gömdük.
Sevgiler biricik oğlun Mustafa.

Ertesi gün sabaha karşı saat 4..00 de yaşlı çiftçiyi polis yatağından ense paça kaldırmış ve apartopar tarlaya götürmüş. Bütün tarlayı kazmışlar. Hiç bir şey bulamayınca bir kazdıklarını bir kez daha kazmışlar. Sonunda bakmışlar en ufak bir şey bulamamışlar, yaşlı çiftçiden özür dilemişler ve geldikleri gibi gitmişler. Aynı gün yaşlı adam cezaevinde yatan oğlundan bir mektup daha almış.


Sevgili babacığım,
Şimdi tüm ekinlerini ekebilirsin. Yanında olup her zaman olduğu gibi beraber tarlayı kazmayı çok isterdim. Ama bugünkü ortamda elimden ancak bu kadarı geldi. Kusuruma bakma.


Sevgi ve saygılarımla, oğlun Mustafa