4 Ocak 2010 Pazartesi

Cali de İnsan Manzaraları

İNSAN MANZARALARI

Önce içimi kanatan bir tesbitimi yazmak istiyorum.
Burada İnsanlar sınıflara, Clasmanlara ayrılmış. Birinci, ikinci, üçüncü hatta dördüncü sınıf bir gurubu, bunun üstü başka bir gurubu oluşturuyor. Bu ayrım yüzyılların bir geleneği olarak devam ediyor.

Bu konudaki tesbitim şu; Ülkeyi işgal eden İspanyollar ve Avrupalı diğer beyazlar yerlileri ve Afrikadan getirdikleri Zencileri köle olarak kullanmışlar. Asimile etmişler, kendi dillerini, dinlerini ve kültürlerini kabul ettirmişler. Bu insanlara iş kurma, zengin olma, adam gibi yaşama şansı tanımamışlar.
Şu anda bile bu sınıfın, bu kaderi yaşamakta olduğunu görebilirsiniz.
Bu sınıf, yani aşağı clasmanlarda olan insanlar genel olarak derisi siyah olanlar ve yerlilerden oluşuyor. Bunlar daha çok hizmet erbabı olarak çalıştırılıyorlar.

Öyle sanıyorum ki bu Kara derili insanlar clasmanlarını yükseltemeyeceklerini biliyorlar. Ne kendileri ve ne de çocukları bu çemberi kıramıyacaklar. Hep köle, hep ücretli ve hep hizmet erbabı olarak yaşamaya devam edecekler.

Belki de gözlerinin önünde yaşanan parlak hayatı yaşayamadıkları için, yaşama şartları zor olan bölgelerinde; Amazonlar gibi, uyuşturucu yetiştirip onun ticaretini yapmaya, zengin insanları tehdit ederek terör yaratmaya başlamışlar. Böylece sistemden hınç alıyorlar. Devlet bunlarla mücadelesini sürdürüyor., Ancak henüz ne terörün, ne de uyuşturucunun kökü kazınamamış.

Bu nedenle Malikanelerin, villaların kapılarında elinde anahtar, belinde silahlı kapıcılar var. Zengin ve önemli adamlar silahlı korumalarla geziyor.
Bunları görmek te beni üzüyor.
İki bakımdan üzüntü duyuyorum:
Birincisi insanların bu çağda bile renklerine, gelirlerine ve sosyal statülerine göre sınıflara ayrılmış olmalarına.
İkincisi de Colombia da, özellikle de içinde yaşamakta olduğum Cali gibi medeni bir kentte böylesi korkulu bir hayat yaşamalarına ve bu yaşamın gereği olarak ta olağan üstü tedbirler alınmış olmasına.

HER ŞEYE RAĞMEN

Halkın çoğunluğunda bu türlü bir endişe görmedim. Aslında Ülkede terörü hissetmiyorsunuz. Ne şehirde yaşarken, ne de otomobille şehirler arası yolculuk yaparken
Ülkede Demokrasi, Asayış, İnsan hak ve hürriyetleri, Bilim, Ticaret titizlike sürmekte olduğunu gördüm.
yaşam bütün renkleriyle ve bütün hızıyla akıyor.

İŞTE ÖRNEKLERİ

A. Gece 2400, 0100 da 15-20 yaşındaki genç kızlar, yaşlı erkekler, herkes, o saatte bir kafeteryada kahve içebiliyor, yahut bir taksiye atlayıp, evlerine gidebiliyorlar. Ne bir korku, çekikce duyuyor, ne de yaşamlarını etkiliyor.

B. İnsanlar eğlenmeyi seviyorlar. Her şeye rağmen yüzlerinden tebessüm, dillerinden Grasyas, gönüllerinden sevgiyi eksik etmiyorlar. Her şeye ve her zaman bir parti verimeyi seviyorlar. Partiden amaç salvolu müzikleriyle ve sevdikleriyle salsa yapmak (dans etmek.) Gönül eğlendirmek.

C. İnsanlar birbirlerine saygılı ve hoşgörülüler. Kasten bir kabalık yapıldığına şahit olmadım. Sokaklara tüküren, Çöp atan kimseye rastlamadım. Burada sigara da içilmiyor. Ne yollarda ne de umumi yerlerde sigara ızmariti yok.
Bir hata işleyen hemen ‘perdon’ der, öteki muy’lu, muço’lu cevap verir. Bütün bunlar konuşulurken yüzlerinde tebessüm eksik olmaz.

D. Kadınların süper dekolte kıyafetlerinden ve serbestliklerinden bahsetmeden geçersem ayıp olur. Kadınların ve kızların memeleri ve kalçaları çok iri, yahut şişirmişler. Olanı da kimseden esirgemiyorlar. Göbeklerine kadar Göğsü açık dekolte elbiseler giyiyor, yahut atletle geziyorlar. Etekleri miniden de kısa, belki süper mini denebilecek kısalıkta etek, yahut şort giyiyorlar. Biz böyle şey görmemişiz, uzun süre alışamadım Beni perişan ettiler. Alışana kadar epey bocaladım.

E. Burada Kadınlar erkekleri öpüyorlar. Tanıdık iki aile karşılaştıkları zaman bir birlerinin karılarına sarılıp şapur şupur öpüşüyorlar. Erkekler bir birlerine sarılmıyor, öpüşmüyor, sadece tokalaşıp, hal-hatır soruyorlar. Cemin tanıdığı bazı kadınlar beni de öpüyorlar, tabi ayıp olmasın diye ben de onları öpüyorum...Parfümlerinin çok güzel koktuğunu, alışana kadar başımı döndürdüğünü de itiraf etmeliyim...

F.Burada otomobil kullanımında Kadınlarla erkekler tamamen eşit. Yüzde elli, yüzde elli. Öteki konularda kadınlar 1-0 ilerdeler. Erkekler yiyeceği yemeği seçme özgürlüğüne bile sahip değiller.

G. Dindarlar. Krismis gecesi evlerde ve kiliselerde mutlaka törenler tapılır. Hediyeler dağıtılır. Krismis gecesi birine davetliydik. Gece 24 00 ten sonra herkese hediye verilmeye başlandı. Paketler açılıyo, içinde kimin isimi yazılıysa o hediye onun oluyor. Hiç beklemediğim bir andı, benim adım okundu. Bana da bir hediye geldi. Teşekkür ettim.
Katolikler. Her mahallenin bir kilisesi var. Hz:İsa ve Anası Bakire Meryem dini sembol olarak çok kullanılıyor.
Evlerde,
iş yerlerinde park ve bahçelerde, her yerde görmek mümkün. Şehir dışında bir yere gidiyorduk. Yol kenarında ağaçların arasında 50cm.lik nişler yapmışlar, içine İsa, Meryem heykelcikleri koyulmuş. Hatta kimse çalmasın yahut kırmasın diye önüne demir kafes koyulmuş.
Herkesin evinde mutlaka bir CİSA, (İsa demek), Meyem köşesi vardır. Bunu gittiğim evlerde hep gördüm. Bilhassa zengin evlerinde, malıkanelerde...Gene süslenmiş bir krismis çamı vardır.
Cem’in yanında çalışan bir garson kızın kolunda bir döğme vardı. Ben merak ettim ve sordum. Cisa..dedi, gösterd. Kız koluna İsanın Çarmıha getilmiş bir döğmesini yaptırmıştı.
Sonuç olarak, insanların hayatlarının her döneminde mutlaka dini motiflere raslamak mümkün. Kilise yüz yıllarca bu dindar insanların beyinlerine Allh-İsa-Meryem,yani, Baba-Oğul-Ana üçlemesini(buna Teslis diyoruz)işlemeseydi de, Tek ve lem yelît, velem yûlet olan Allaha inansalardı, diye hayıflanıyorum.
H. Her yerde olduğu gibi burada da çok sayıda otomobil var. Hatta yollara sığmadığı zamanlar oluyor.
Sanıyorum hiçbir yerde görülemeyecek kadar da motosiklet ve bisiklet var. Motosikletler yollarda trafik canavarı gibi pervasız ve kural tanımazlıklarıyla sinir bozuyorlar.
Otomobiller genel olarak yol kenarlarına park ediyor. Her park eden otomobilin başınada hemen bir Peşgirci peydah oluyor. Peşgirci benim tabirim. Peşgirciler işsiz cücsüz takımından kimseler. Çoğu kere ellerinde polis Jopu gibi, ip yahut kayışla bileklerine geçirilmiş bir sopa, omuzlarında kirli kırmızı bir peşgir var. Otomobil parktan ayrılırken gene arabanın başında bitiyorlar, her şoför elindeki, yahut cebindeki bir iki bozukluğu onlara vererek ayrılır.

İ. Büyük ve güzel alış-veriş merkezleri var. Süper marketler…Burada ki bazı marketler Amerikada bile yok. Düzenli, sistemli, rahat ve konforlu. Mesela aldığınız şeyleri paketleyerek arabaya kadar taşayan görevliler var. Eğer orada bir şeyler yemek isterseniz, taze, ucuz ve güzel yiyecek bulabilir, yiyebilirsiniz. Biz tavuk yemek istedik. Garson tavuk servisinin yanında ikişer tane naylon eldiven getirdi.Yani, Tavuğu ellerinle yiyebilirsin…

J. ‘’CALLE 15N’’ . Bu bir cadde adı. Okunuşu ‘KACE NORT 15.
KACE……….Cadde
NORT……….Kuzey
15.…………15. cadde demek.

Bazı Kelimeler bizimkilerle aynı, bazılarının da manası farklı.
MERHABA...........OLA
ÇORBAYA...........SOPA,
PARDON............PERDON,
LAF...............BALAVRA
ARABA LASTİĞİNE...CANT
E,,KADAR..........HASTA,
GÜNEY.............SUR
2 rakamı..........Dost

k.Geçim Kaynakları; çok...önce tarım...Şeker kamışı ve Kahve ve pamuk baş ürünleri.
Çiçekçilik, maden, Sanayi...Herşey var...İşte dalında kahve...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder